21 Aralık 2011 Çarşamba

Tüketmek için bunca acele ettiğiniz, takvim yapraklarına… Onca hızla çevirdiğiniz akreplere yelkovanlara… İçine gönüllü daldığınız o insafsız rutin çarkına şöyle bir uzaktan baktığınızda ne hissediyorsunuz? “Ne kadarı benim hayatım” diye soruyor musunuz? Ne kadarını başkaları yaşamış benim yerime…. Ya da ben başkalarının?.. “Aynadakinin ne kadarı ben’im, ne kadarı oynadıklarım? Sevgiyi koydum kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine…. Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen.. Yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllarından geriye… Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan ötesi yalan… CAN DÜNDAR

20 Temmuz 2011 Çarşamba

:))

Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran...

Ü. Yaşar Oğuzcan

18 Temmuz 2011 Pazartesi

favorimmmm...

30 Haziran 2011 Perşembe

uyusam...


Bir misafirliğe gitsem,
Bana temiz yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup
Uyusam…
Kalktığımda yatağım hala lavanta koksa
Kekikli zeytinli bi kahvaltı hazırlasalar
Nerde olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam…
Melih Cevdet ANDAY

28 Haziran 2011 Salı

Yeni bi heyecan içerisindeyim ...renkler ışıklar ...bu el benim biraz çalışırsam istekli olursam
herşeyi yapabileceğimin göstergesi...

22 Haziran 2011 Çarşamba

AŞK...

O’nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain... sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa... dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse... hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar... her şiirde anlatılan O’ysa... her filmin kahramanı O... her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa... bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa... iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa... eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız... kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü... özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu... hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız... O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse... gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine... uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa... dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız... kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa... Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla... ...o halde yarın sizin gününüz!.. "Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.

CAN DÜNDAR

22 Mayıs 2011 Pazar

değişim

Değişim yakında...
Kendini yenilemek...
Ahenkli bir şekilde...
Dengeli bir şekilde ...
Kimseye zarar vermeden...
Dünya dursun ....
Değişim başlasın....

17 Mayıs 2011 Salı

gün olur...

Hayat o kadar ilginçki
gün olur...
Sürekli berabersinizdir ki,bu anların önemini ilerde daha çok anlarsınız...
Dünyanın vakti vardır,birbirinizi anlamak için...
Gözlerindeki sevgi dolu bakışını...
Yanındaykenki his yoğunluğunu...
Sadece yanyana olduğunuzu bilmek bile mutlu eder sizi...
Onu görmek...
sohbet etmek,
kahve içmek...
Gün olur...
herşey biter...
Bomboş kalırsınız,bütün duyu organlarınız alınmış gibi...
onsuz alamayacağınızı sanırsınız ama olursunuz...
Evet değişmişsinizdir...
Gün olur herşey biter...

12 Mayıs 2011 Perşembe

bekle

bekle

Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama,
Biraz duraksa, neler olup bittiğine anlam verme.
Mutlaka yanlış bir şey oldu ve
Düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi
Ve varlığın ile buluşamadı.
Sorun yok, sadece bekle.
Güneş doğacaktır, çimler yeşerecektir,
Çiçekler açacaktır, rüzgâr esecektir
Ve yağmur yağacaktır. Zorlamaya gerek yoktur.

Neyzen TEVFİK 

8 Mayıs 2011 Pazar

özlemim...

özlemim....

Özlediğin, gidip göremediğindir;
Ama, gidip görmek istediğin
Özlem, gidip görememendir;
Ama gidip görmek istemen ...
Özlediğin, gidip görmek istediğin-
Ama gidip göremediğin
Özlem, gidip görmek istemen-
Ama,
Gidememen,
Görememen; gene de, istemen...
         Oruç Aruoba ...

sen

güneşi sevmesem....
yıldızları sevmesem...
kelebeği sevmesem...
ateşböceğini sevmesem....
havayı sevmesem...
yağmuru sevmesem...
denizi sevmesem...
çiçeği sevmesem....
bu sonsuzluk içinde
seni sevmesem.....

hayat...

Hayat;Seni kaç kişinin aradığı,kiminle çıktığın,çıkıyor olduğun veya çıkacağın demek de değildir. Kimi öptüğün,hangi sporu yaptığın, kimlerin seni sevdiği de değildir. Hayat, ayakkabıların,saçın,derinin rengi de değildir. Nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir. Aslında hayat; notlar,para,giysiler, girmeyi başardığın ya da başaramadığın okullar da değildir. Hayat; Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir. Kendin için neler hissettiğindir. Güven ,mutluluk,şefkattir. Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır. Hayat; Kıskançlığı yenmek,önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir. Ne dediğin ve ne demek istediğindir. İnsanların sahip olduklarını değil,kendilerini olduğu gibi görmektir. Her şeyden önemlisi hayatı,başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir. İşte hayat bu seçimden ibarettir. İnsanların en acizi dost edinemeyen Ondan daha acizi ise dost kaybedendir Yazan:Charles Eguone

7 Mayıs 2011 Cumartesi

mutluluk gelip geçmiştir yanınızdan....

Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl... sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek,
uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden
bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini
kazanır.Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır...

Murathan MUNGAN - YALNIZ BİR OPERA

ateşböceklerine....

Ne çikar atesböcegi sansalar bizi....

. Sanirim en büyük korkumuz oldugumuz gibi görünmek Yumusacik kalbimizin fark edilmesi, naif yönlerimizin kesfedilmesi, cesaretsizligimizin anlasilmasi, korkularimizin paylasilmasi sanki zarar görecegimizin en büyük isareti. Kabuklarimizin altinda kendimizi saklamakta ne kadar da ustayiz. Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarimizin ardinda. Hissedilmeden, el degmeden, sevgimizi göstermeden. Istiridyeler, deniz minareleri, midyeler. Kirpiler ve kaplumbagalar gibi. Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamis sert kabuk? Kimse incitemiyor mu duygularimizi, inançlarimizi, benligimizi? Yoksa zarar mi veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.? Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansitmiyor mu gerçek kimligimizi? Duygularimizi bastiriyor, el ele tutusmamizi engelliyor mu? Eger bir yildiz gibi isil isilsam ve bir yildiz kadar parlak. Ne çikar atesböcegi sansalar beni.? Belki en hoyrat yürek bile atesböceginin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluguna el kaldirmaya kiyamaz? Güçlü kapilarin arkasina kilitlemesem kendimi, korkakligimi, sevgi istegimi en insani yönlerimi kayitsizca sunabilsem bu sert kabugun agirligindan kurtulup bir kus gibi uçacagim özgürce. Anlasilacagim ve bir ayna gibi yansiyacagim karsimdakine. O da çözülecek belki. Samimi ve güvenliksiz, silahsiz biriyle göz göze gelince. Oysa bir görebilsek bunu. Kalmadi böyle insanlar demesek. Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak. Kirilmaktan korkmasak. Incinsek, yaralansak. Ne olur bir darbe daha alsak. Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabugu. Denesek. Risk alsak. Yanilsak. Fark etmez. Tekrar, tekrar bikmadan denesek. Ve kucaklassak yeniden. Tipki eskisi gibi. Ne oldugunu anlayamadigimiz o onbes yildan öncesi gibi. O zaman fark edecegiz. Ne kadar özledigimizi birbirimizi. Neler biriktirdigimizi, kaybolan degerlerimizi ne kadar özledigimizi. Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa. Vakit az, paylasmak, sarilmak için. Yasadigimiz cografya zor, sartlari agir. Yüregi daha fazla küstürmemek lazim. Sirtimizda agir küfeler, her gün katlanan. Ve kosullar bir türlü düzelmeyen. Sevgiye çok ihtiyacimiz var. Ufukta kara bir kis görünüyor. Ancak birbirimize sokulursak atlatiriz o günleri. Kirin o sert, o agir kabuklarinizi. Kurtulun bu yükten. Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize. Yalnizliga mahkum ediyor bizleri. Hem hepimiz bir yildiziz. Ne çikar atesböcegi sansalar bizi....